Dolar 32,6905
Euro 34,8057
Altın 2.506,32
BİST 9.524,59
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Afyon 12°C
Hafif Yağmurlu
Afyon
12°C
Hafif Yağmurlu
Cts 18°C
Paz 19°C
Pts 24°C
Sal 24°C

İhsaniye Masalları ”Şah İsmail”

Bir varmış bir yokmuş. Günün birinde bir Gandar padişahı varmış. Bu padişahın çocuğu olmazmış. Bir gün hanımı ile beraber atlarıyla binip Kafdağı’nın ardına gitmişler. Az gitmişler uz gitmişler, dere tepe düz gitmişler. Önlerine bir evliya çıkmış. “Ey Gandar padişahı! Nereden gelip nereye gidiyorsun?” demiş. Padişah da “Benim kim olduğumu bildiğine göre, nereye gideceğimi de bil.” demiş. Evliya niçin yolculuğa çıktıklarını onlara söylemiş. Sonra da bunlara bir elma vermiş. Demiş ki, “İnşallah çocuklarınız olacak. Ben gelmeden onların ismini sakın koymayın. Verdiğim elmanın kabuğunu soyun, ata yedirin, içini de siz yiyin!” demiş.

Kurumsal Web Tasarım

O gece Allah ata tay, padişah ve hanımına da çocuk vermiş. Çocuğun ismi olmadığından arkadaşları ona “Adsız tatsız” diyorlarmış. Çocuk babasına “Baba benim ismim neden yok? Arkadaşlarım benimle dalga geçiyorlar.” demiş.

Padişah o adamı merak ediyormuş. O adam öldü mü kaldı mı diye sürekli düşünüyormuş. Bir gün “Kurun kazanları!” diye emir vermiş. “Kazanlar kurulunca evliya birden çıkagelmiş. Evliya, “Bana bir su getirin de abdest alayım.” demiş. Oradakilerden biri su almaya gitmiş ama gecikmiş. Evliya atın kazığına bir tekme atmış ve oradan birden su çıkmış. Hemen abdest almış ve “Oğlanın ismi Şah İsmail, atın adı da Benliboz olsun.” demiş ve aniden kayboluvermiş. Adamı aramışlar fakat bulamamışlar.

Oğlan büyümüş. Avcılığa alışmış. Avlanırken güzel mi güzel bir göçebe kızı görmüş ve attan düşüp bayılmış. Kızın ninesi neden bayıldığını hemen anlamış ve “Kızım senin güzelliğinden bayılmış, su getir de yüzünü yıkayalım.” demiş. Şah İsmail kendine gelmiş. Sonra saraya dönmüş. Şah İsmail babasının bu kızı almak istemeyeceğini biliyormuş. Derdini de kimseye açamıyormuş. Kızı gördükten sonra gün gün kötülemiş. Babası onu hekimlere göstermiş. Ama derdine çare bulamamış. İki sarhoş gelmiş, padişahın huzuruna çıkmışlar ve “Padişahım oğlunuzu bize verin de derdine bir çare bulalım.” demişler. Padişah da:

“Oğluma zarar vermemek şartıyla götürebilirsiniz.” diyerek emrini vermiş. İki sarhoş oğlanı dere kenarına götürmüşler, içki içirmişler. Şah İsmail “Ver! Göçebe kızı Gülizar aşkına!” diyormuş. İki sarhoş ve Şah İsmail, zamanı gelince padişahın huzuruna çıkarılmışlar. Sarhoşlar “Derdine çare bulduk padişahım. Şah İsmail’iniz, Gülizar denen bir göçebe kızına âşık olmuş.” demişler.

Göçebe kızını almak istemeyen padişah ertesi sabah asilzade ailelerin kızlarını bahçeye çağırtmış. Şah İsmail onlara “Niye geldiniz?” demiş. Kızlar da “Bizi, padişah çağırttı bahçeye.” demişler. Şah İsmail kızları bahçeden kovmuş. Şah İsmail kızları kovunca babası göçebe beyine bir haber salmış. Obanın beyi “Padişahım, bana kalsa veririm ama anasına bir sorayım.” demiş.

Bey obaya gelmiş ve göçü toplayıp gitmeye karar vermiş. Gitmeden önce Gülizar, Şah İsmail‘e bir mektup yazmış ve mektubun yanına yüzüğünü koymuş. Mektupta Gülizar, “Yüzüğün kaşı neredeyse beni takip et.” diyormuş. Sonunda göçüp gitmişler. Şah İsmail gelmiş ama obanın yerinde olmadığını görmüş. Geri giderken bir taş ayağına takılmış ve mektup ile yüzüğü görmüş. Mektubu okuyup saraya gelmiş ve bir heybe altın alıp yola düşmüş. Uzun yol aşmış ve bir kuru çeşme görmüş. Ona mani atmış:

“Doğru söylersen suyun çağlasın

Yalan söylersen suyun kurusun”

demiş. Çeşme dile gelmiş ve “Dört beş gün oldu onlar buradan geçeli.” demiş. Şah İsmail az gitmiş, uz gitmiş, bir de arkasına bakmış ki sular çağıl, çağıl akmış. Az daha gidip bir ağaca rastlamış ve aynı çeşmedeki gibi ağaca Gülizar’ın buradan geçip geçmediğini sormuş. Ağaç “Üç dört gün oldu buradan geçeli.” demiş. Şah İsmail yine az gitmiş, uz gitmiş bir de arkasına dönüp bakmış ki ağaç yeşillikten dal budak eğmiş. Az daha gitmiş, bir eski harabe görmüş. Orada bir ağlayan kız varmış. Şah İsmail kıza niye ağladığını sormuş. Kız da “Kardeşlerim orada savaşıyor. Neden ağlamayayım!” demiş. Şah İsmail savaş yerine gitmiş, selam vermiş. İki taraftan selamı alanın yanına geçecekmiş. Kızın kardeşleri selamı almış ve Şah İsmail de kardeşlerden taraf olmuş, savaşı kazanmışlar. Şah İsmail, kardeşlerle birlikte eve gelmiş. Kardeşler, “Biz, kız kardeşimiz Gülperi’yi sana verelim.” demişler. Şah İsmail “Ben bir kızı almaya gidiyorum. Eğer kabul ederseniz dönerken onunla birlikte götürürüm.” demiş. Kardeşler de kabul etmişler. Şah İsmail az gitmiş, uz gitmiş, bir eve varmış. Kapı açılmış ve girip içeriye bakmış. Yemeği kaşıklamaya başlamış. Üst kattan biri “Kime danıştın da yemeği yiyorsun!” demiş. Yabancı hemen aşağıya inmiş.

Yabancının adı da Arabızengi imiş. Yabancı bir kızmış. İkili arasında kavga çıkmış. Şah İsmail kavgada galip gelmiş. Arabızengi demiş ki, “Bu zamana kadar benim sırtımı hiç kimse yere değdiremedi. Söyle emrindeyim.” demiş. Şah İsmail şöyle demiş: “Ben bir kızı almaya gidiyorum. Sen istersen beni burada bekle. Ben onu alıp dönerken seni de alayım.” demiş. Arabzengi de kabul etmeyip “Ben de geleceğim, kabul etmiyorum.” demiş. Şah İsmail ne olup bittiğini ona bir bir anlatmış. Arabızengi ile beraber yola koyulmuşlar. Bir köye varmışlar. Şah İsmail yaşlı bir neneye “Sizin köyde bir düğün var. Kim evleniyor?” demiş. Yaşlı nine de “Gülizar adında bir kız evleniyor.” demiş. Şah İsmail bunu duyunca yaşlı nineye bir yüzükle mektup çıkarıp vermiş. Ve demiş ki, “Sen bunu Gülizar’a göster, o anlar. Gece gelirken de Gülizar’ı getir.”

Yaşlı nene eşyayı kıza götürüp her şeyi anlatmış ve gece Gülizar yaşlı nene ile birlikte Şah İsmail’in yanına kaçmış. Sonra bunlar hep birlikte yola koyulmuşlar. Bunlar Gülperi’yi de alıp saraya dönmüşler. Sarayın yakınlarında bir çiftçiye rastlamışlar. Arabızengi tılsımlı imiş. Hemen anlamış ve Şah İsmail’e “Kan gözüküyor, ayrı ayrı eve çıkalım” demiş. Şah İsmail, çiftçiye “Hemen babamın evine git ve oğlunuz geliyor, ayrı ayrı evler hazırlayacakmışsınız de.” demiş. Bunu duyan padişah da ayrı bir ev hazırlatmış. Şah İsmail üç kızla ayrı ayrı evlere gelmiş. Ardından Şah İsmail’in annesi de gelmiş. Annesi bunların yanında durduktan sonra padişahın yanına gelmiş ve ona “Bunların üçü de tam padişah karısı gibi güzeller. Git bir de sen bak.” demiş. Bu padişah kötü niyetli bir adammış. Kötü padişah gidip bakmış, hepsi birbirinden güzelmiş. Hemen hanımının yanına gelmiş ,“Hanım ne yapacağız bu güzel kızları?” demiş. Hanım da “Hepsini akşam yemeğe davet edelim. Oğlanın yemeğine zehir koyalım. Oğlan ölür, kızlar sana kalır.” demiş. Tılsımlı olan Arabızengi kötü bir şey olacağını bilmiş. Şah İsmail’e demiş ki:

“Al bu yüzüğü zehirli olan yemeklerin üzerinde bir kere dolaştır. Yüzük zehri alır, yemekleri de yersin.” demiş. Ertesi gün kötü kalpli padişah ve hanımı bakmışlar ki, Şah İsmail ölmemiş. Annesi oğlunun yanına gelerek “Oğlum seni ne zapt eder?” demiş. Şah İsmail de “Ana beni halat zapt eder.” demiş. Halatla Şah İsmail’i bağlamışlar ama halatı koparmış. Annesi aynı soruyu bir daha sormuş ve Şah İsmail “Beni zincir zapt eder.” demiş. Zincirle bağlamışlar, ama Şah İsmail zinciri de koparmış. En sonunda Şah İsmail:

“Anne beni sacımın teli var ya ancak o zapt eder. Serçe parmağıma bağlarsanız koparamam.” demiş. Kötü kalpli kadın oğlunun saç telini serçe parmağına bağlamış, oğlu da koparamamış. Şah İsmail’in gözlerini çıkarmışlar. Birisini sağ cebine birisini de sol cebine koymuşlar ve bir dağın başına ve bir ağacın altına götürmüşler. Ağaca da iki kuş konmuş. Şah İsmail de kuşdilini bildiği için kuşların ne konuştuklarını anlamış. Kuş demiş ki:

“Bizden bir tüy alırsan, gözlerine sürersen gözlerin geri gelecek.” demiş. Şah İsmail tüyü almış, gözlerine sürmüş. Gözleri iyi olduktan sonra yola düşmüş. Yolda giderken bir çiftçiye rastlamış. Çiftçi de onu almış, saraya götürmüş. Şah İsmail her şeyi öğrenmiş ve padişahı öldürmüş. Annesini de Arabızengi öldürmüş. Şah İsmail padişahın makamına geçip hep adalet dağıtmış. Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevitine.

(Bu masal 2017-2018 Eğitim Öğretim Yılı’nda Afyonkarahisar-İhsaniye Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencilerinden Emre Yarımtepe tarafından babaannesi Sultan Yarımtepe’den derlenmiştir. Sultan Yarımtepe 1938 doğumludur. İhsaniye’nin Bozhöyük köyünde ikamet etmektedir. Tahsili ilkokul ikinci sınıfa kadardır.)

Yasin Şen
YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
16 Ağustos 2021 23:27
15 Eylül 2021 03:52
23 Eylül 2021 04:04
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.