Dolar 32,5591
Euro 34,9937
Altın 2.426,11
BİST 9.722,09
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Afyon 22°C
Açık
Afyon
22°C
Açık
Cum 25°C
Cts 25°C
Paz 22°C
Pts 22°C

On İki Adaları Nasıl Kaybettik?

On İki Adaları Nasıl Kaybettik?

Kurumsal Web Tasarım

Merhabalar kıymetli okurlarımız.

Bugün sizlere akıllarda hep soru işareti olan On İki Adalar konusunu dilimin döndüğü ile anlatmak istiyorum. Evet, yediden yetmişe herkes bu konu ile ilgili bilgi sahibi. Ama doğru ama yanlış. Öncelikle sizlere On İki Adalar teriminin nasıl ortaya çıktığını anlatmak isterim.

Öyle isminin geçtiği gibi bu adalar 12 adadan ibaret değil. 20’den fazla ada ve adacıklardan oluşuyor. Yanlış okumadınız 20’den fazla. Peki, On İki adalar tabiri nerden gelmekte? On İki Ada ismini, Osmanlı Devleti’nin gayrimüslim bölgelerde uyguladığı yönetim şeklinden almıştır. 12’li denen bu sisteme göre her on hane birer temsilci çıkarır, bu temsilciler de aralarından bölgeyi yönetecek “12 kişilik bir ihtiyar heyeti” seçerdi. Aslında Menteşe adaları olarak da adlandırılır. Bu adalar bakıldığında Osmanlı Devleti’nin Doğu Akdeniz ticaretinin güvenliği açısından oldukça önemliydi.  

1309 yılından beri Saint-Jean şövalyelerinin elinde bulunan Rodos ve On İki Ada 1522’de Kanûnî Sultan Süleyman tarafından fethedildi. Anadolu’nun savunması açısından stratejik önemi olan bu adalar önce kaptanpaşalığa, ardından Rodos sancağı adıyla yeni oluşturulan Cezâyir-i Bahr-i Sefîd eyaletine bağlandı.

Rusların 1770’te Ege denizindeki faaliyetleri adalardaki asayişin sarsılmasına yol açan bir başlangıç oldu. 1821’de Mora İsyanı patlak verince Rodos ve On İki Ada halkı da ayaklandı. Osmanlı hükümeti Rodos’a asker sevk ederek isyanı bastırdı. İngiltere, Fransa ve Rusya, Mora’yı ve diğer adaları geçici olarak himayelerine aldıklarını açıkladılar. Mora isyanını desteklemek için Osmanlı Devleti’ne savaş açan Rusya ile imzalanan Edirne Antlaşması sınırları belirsiz Yunanistan’ın bağımsızlığını öngörüyordu. “Üç büyükler” 3 Şubat 1830 tarihli Londra Protokolü ile yeni devletin sınırlarını belirlediler. Kuzey Sporat ve Kiklat adaları ile Eğriboz adası Yunanistan’a verildi. Buna karşılık Akdeniz’in doğusunda kalan adalar Osmanlı egemenliğinde bırakıldı. Osmanlı hükümeti de 24 Nisan 1830’da Yunanistan’ın bağımsızlığını ve sınırlarını tanıdı.

Adalara ilk saldırı İtalya tarafından 1911 yılında gerçekleşti. Sanayi gelişimini geç tamamlayan İtalya sömürge yarışına girmek istiyordu. Gözünü Osmanlı Devleti’nin Kuzey Afrika’daki son toprak parçası olan Trablusgarp’a dikmişti. İtalya Osmanlı Devleti’ne bir ültimatom göndererek Trablusgarp’ı Osmanlı Devleti’nden istedi. Bu durumu kabul etmeyen Osmanlı Devleti’ne savaş ilan eden İtalya donanmasını Trablusgarp’a gönderme kararı aldı. Osmanlı Devleti denizden asker gönderemedi Trablusgarp’a. Çünkü donanmamız Haliç’te çürümeye bırakılmıştı. Karadan asker göndermek istedi fakat nafile. Mısır üzerinden geçmemiz gerekmekteydi. Mısır o tarihte İngiliz sömürgesi altındaydı. İngiltere tarafsız olduğunu bildirerek Osmanlı askerlerinin Mısır üzerinden Trablusgarp’a geçemeyeceklerini bildirmişti. İşte tam da o sırada bir yiğit çıktı. O yiğidin adı Mustafa Kemal’di. Mustafa Kemal, Enver Paşa ve heyeti gizlice Mısır üzerinden Trablusgarp’a geçtiler. Hem de kılık değiştirerek. Mustafa Kemal gazeteci kılığına girip Şerif takma ismini almıştı.

Savaş zamanı geldi çattı. Mustafa Kemal ve arkadaşları Trablusgarp halkını örgütleyerek milis bir kuvvet oluşturdu. Bu kuvvetler öyle başarılı mücadele ettiler ki İtalyan askerlerini sahil şeridinden içeri sokmadılar. İnanabiliyor musunuz? İtalya hasta adam olarak tabir edilen Osmanlı’ya yenildi. Hem de halktan oluşturulan kuvvetlerce. Eeee dedik ya karşılarında bir yiğit var diye. İtalya bu hezimeti kendine yediremedi. Gitti On İki adaları işgal etti. İşte tamda bu dönemde Balkan Devletleri (Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ) Osmanlı’nın İtalya ile yaptığı savaşı fırsat bilerek Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etti ve Osmanlı İtalya’ya barış teklifinde bulundu. Her iki taraf arasında 18 Ekim 1912 tarihinde Uşi Antlaşması imzalandı. Antlaşmaya göre Osmanlı Devleti Trablusgarp’ı İtalya’ya bırakacaktı. Kuzey Afrika’daki son toprak parçamız olan Trablusgarp’ta elimizden çıkmış oldu. İtalya On İki adayı işgal etmişti zaten hatırlarsanız. Balkan Savaşına katılan Yunanistan’ın gözü zaten On İki Adalardaydı. E bizimde deniz gücümüz yoktu. Nasıl savunulacaktı On İki Adalar? İşte böyle bir çıkmazın içine düşmüş olan Sultan Mehmed Reşad Balkan Savaşları bitene kadar On İki Adaları geçici süreliğine yani Balkan Savaşları bitene kadar İtalya’ya bırakma kararı aldı. Zaten Trablusgarp’ı vermiştik. Hem de kazandığımız halde.

Gel zaman git zaman çok fazla sürmedi zaten I. Dünya Savaşı çıktı. İtalya ilk başlarda tarafsız olduğunu iddia etse de sonradan Almanya ve Avusturya-Macaristan’ın içinde bulunduğu İttifak grubunda yer aldı. Tabi İngiltere İtalya’ya İzmir ve çevresini vaat edince hop taraf değiştirdi. Osmanlı bu durum karşısında adaları istedi İtalya’dan ama nafile. Adamlar almış o adaları verir mi hiç? E Osmanlı zaten I. Dünya Savaşına katılıp Çanakkale Cephesi hariç tüm cephelerde başarısız olmuştu. Savaşta yenildik. Nitekim Sevr Barış Antlaşması imzalandı. Adının barış anlaşması olduğuna bakmayın, bildiğiniz ölüm fermanı (Bu antlaşmayı da önümüzdeki yazılarda ele alacağız). Sevr’de On İki Adalar İtalya’ya Ege Adalarının tamamı ise Yunanistan’a bırakıldı.

Kurtuluş Savaşı dönemi geldi çattı ve tüm cephelerde başarılı olduk. Cennet vatanımız düşman işgalinden kurtuldu, kurtuldu ama asıl diplomatik savaşımızı Lozan’da vermemiz gerekiyordu. Emperyalist güçler bir olmuş bize isteklerini kabul ettirmek istiyorlardı. Aslında herkesin kafasında şu soru işareti var. Mustafa Kemal Lozan’da On İki Adaları neden istemedi? Aslında İsmet Paşa ve heyeti bu talepte bulundu fakat İngilizler hala İstanbul’dan kuvvetlerini çekmemişti. Evet, biz yenmiştik ama bu da İngilizlerin bir nevi oyunuydu. Lozan imzalanıncaya kadar çekmedi askerlerini. Zaten İngilizler ’de On İki Adalarda Rum nüfusunun fazla olduğu gerekçesi ile adaların Yunanlara ait olduğunu söylüyorlardı. Misakımilli sınırlarımızı gerçekleştirmek maksadı ile el mahkûm vazgeçmiştik On İki Adalardan. Zaten istesek de vermezlerdi.

Evet, sıra geldi II. Dünya Savaşı dönemine. İtalya’nın II. Dünya Savaşı’nda Almanya tarafında yer almasıyla birlikte Ege adaları meselesi tekrar tartışılmaya başlandı. İngiltere ile ABD, 8 Eylül 1943’te Yunanistan’a savaş açan İtalya’nın kayıtsız şartsız teslim olması gerektiğini ilan eden New York’ta toplanan On İki Ada temsilcileri Yunanistan ile birleşmek istediklerini ilan ettiler. İtalyan egemenliğindeki adalar savaş sırasında öne Almanların, ardından da İngilizlerin eline geçti. Almanların adaları boşaltırken Türkiye’ye yaptıkları adaları işgal etme teklifini Cumhurbaşkanı İsmet İnönü reddetmiştir. Eğer İsmet İnönü bu teklifi kabul etmiş olsaydı genç Türkiye kendini II. Dünya Savaşı’nın ortasında bulacaktı. Mustafa Kemal daha ölmeden önce II. Dünya Savaşının çıkacağını öngörmüş ve Türkiye’nin bu savaşa girmemesi gerektiğini söylemiştir. İşte bu yüzden de İsmet İnönü sırf II. Dünya Savaşına girmemek için bu teklifi reddetmiştir. Adalar Mayıs 1945’te kurulan İngiliz askeri idaresi Rodos ve On İki Adaya hakim görünmekle birlikte yönetimin her kademesinde Yunanlar bulunuyordu. 10 Şubat 1947’de imzalanan ve Türkiye’nin temsil edilmediği Paris İtalyan Barış Antlaşması ile Rodos, On İki Ada ve Meis Yunanistan’a devredildi. Lozan Antlaşması’nın Anadolu kıyılarına yakın adaların askerden arındırılması hakkındaki hükmüne göre Yunanistan’ın adalarda askeri üsler ve yığınak yapamayacağı hükmü kabul edildi. Yunanistan bu adalarda Dodecanese adıyla bir idari bölüm halinde topraklarına kattı. Otuz beş yıl İtalyan tabiiyetinde yaşayan On İki Ada Türkleri yeniden tabiiyet değiştirmek veya topraklarını terk etmek durumunda kaldılar. Yunanistan’da 1953’te çıkartılan Turizm Kanunu ile Türklerin arazileri üzerine turistik tesisler kurdular. Topraklarını kaybeden ve her türlü siyasal baskıya maruz kalan Türk nüfusunun bir bölümü adaları terk etmek zorunda kaldı. Bugün Rodos ve İstanköy’de Türk nüfusunun varlığı az da olsa devam etmektedir.

İşte böyle kıymetli okurlar. Burnumuzun dibindeki adaları böyle kaybettik. Ne kadar yazık!

Tarih Öğretmeni Ahmet Özer
YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.