Dolar 32,4524
Euro 34,7527
Altın 2.439,82
BİST 9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Afyon 25°C
Az Bulutlu
Afyon
25°C
Az Bulutlu
Cts 22°C
Paz 21°C
Pts 18°C
Sal 21°C

Mitolojik Kahraman Köroğlu – 1

Mitolojik Kahraman Köroğlu – 1

Kurumsal Web Tasarım

“Destan, daima değişen, hayatî bir şeydir.”[1] Pertev Naili Boratav’ın bu tespiti onun Köroğlu Destanı kitabında geçiyor ve Köroğlu’nun hayatının destanî yönünü açıklıyor. Biz de çalışmamızın bu kısmında onun hayatının bu yönüne yönelmeye çalışacağız. Çünkü destan kahramanı olan Köroğlu anlaşılmadan aynı adı taşıyan diğer şahsiyetlerin çözümlenmesi oldukça güçtür.

Fuzuli Bayat’ın da ifade ettiği gibi “Köroğlu, sözün gerçek anlamında geçit kahramanıdır” ve “bu geçişi; alpten alp erene, şamandan âşığa, mitten tarihe anlamak mümkündür. Bu geçit, tarihi, sosyal, kültürel ihtiyaçtan doğmuştur.”[2]

Köroğlu’nu, zamanlar boyunca derinleşen bir konu perspektifinden en iyi değerlendiren cümleler bunlardır diyebilirim. O, belli bir bölgenin veya yerin değil, Türk destan geleneğinin ve Türklerin ortak bir değeri ve kahramanıdır. Mitten tarihe geçerken Köroğlu da zamana ve mekâna uygun olarak yeni formlar elde etmiştir. Karşılaştığımız birçok Köroğlu’nun varlığının temelinde bu durum ve onun mitolojik bir kahraman olması yatmaktadır. Bu göz önünde bulundurularak biz de burada günümüz Köroğlu algısının çok önemli referanslarından biri, hatta ilki olduğunu düşündüğümüz mitolojik kahraman Köroğlu’nu belli başlı bazı kaynaklar ve destan metinlerinden hareketle ele almak niyetindeyiz.

Köroğlu Destanı’nda ucu bucağı görünmeyen destan katmanlarıyla karşılaşmak mümkündür. Buradaki Köroğlu kimdir, ne zaman yaşamıştır, onun Oğuz epik geleneği içerisindeki mevkii nedir, Türkmenistan’da derlenen Dede Korkut Hikâyeleri’nde karşılaştığımız Köroğlu’nun hikâye kahramanı Köroğlu ile nasıl bir ilgisi vardır?

Günümüzde ısrarla tek tip bir Köroğlu anlayışından meseleye bakıldığı için bu sorulara net cevaplar vermek pek de mümkün görünmüyor. Bir de Köroğlu ısrarla tarihsel bir kişilik olarak ele alınıyor. Bu durumda mitolojik kahraman olan Köroğlu’nun anlamak güçleşmektedir. Öte yandan ona ısrarla ideolojik bir elbise giydirildiğini de görmekteyiz.

Mitolojik Köroğlu, bunların her birinden ayrıdır. O, Türk Dünyası’nın ortak değeridir. Hatta Türklerle beraber yaşayan diğer milletlerin kültürlerine sinen Köroğlu’nun da bununla bir ilgisi olduğu düşünülebilir. O hâlde karşımızda destandan halk hikâyeciliğine geçen bir kahramandan söz ediyoruz, demektir. “Demek ki, mitolojik Köroğlu, destanda sadece kalıntı şeklinde değil, ayrıca epik tahkiyeye tâbi edilmiş biçimde yaşatılmıştır.”[3]

Köroğlu’yla ilgili son zamanlarda önemli çalışmalar yapılmış ve bazı yeni metinler tespit edilmiştir. Bunlar onun destanî hayatına ışık tutabilmektedir. Bunlarda dikkat çeken bazı malumat vardır. Bu çalışmalardan belki en önemlisi Dede Korkut’la Köroğlu’nun görüştüğüne dair anlatılardır. Bu bilgiler Prof. Dr. Necati Demir’in Dede Korkut Destanı’nın Türkmenistan Boyları kitabında yer almaktadır.

Köroğlu’nun ve arkadaşlarının zikredildiği kısım “Korkut’un Kabri Kazılgı” (Korkut’un Kabri Kazıldı) başlığını taşımaktadır. Necati Demir’in verdiği bilgilere göre bu bölüm Türkmenistan’da Daşhavuz Öğretmenlik Enstitüsü’nde öğretmen olarak vazife yapmış Ata Rahmanov tarafından, Daşhavuz ilinin Kalinin ilçesinin bir obasında yaşayan Gurban Kılıç Çakanoğlu’ndan derlenmiş ve 1989 yılında yine Türkmenistan’da yayınlanan Yaşlık Jurnali’nde yayınlanmıştır.

Bu kısım Necati Demir’in kitabının en kapsamlı bölümünü oluşturmaktadır. Bu kısımda Korkut Ata, Oğuzlar arasında uzun uzun çeşitli toylara katılmaktadır. Bu toylar bazen çocuğu olmayan hanın çocuğu olması, başka boyda bir erkek çocuğun kakül bırakması, Oğuzlar arasındaki antlaşmaları halletmek, avdan tövbe etmek, düşmana üstün gelmek, evlilik, küslerin barıştırılması, Dış Oğuz’a göç eden Oğuzların geri döndürülmesi vb. sebeplerle icra edilmektedir. Dedem Korkut (metinlerde genelde Korkut Ata şeklinde geçer) bir toydayken Oğuz boylarından biri onun yakın bir yerde toyda olduğunu öğrenir ve bir bahane ile onu toya davet ederler. Bunun için bazen üç, bazen dört atlı gönderilir.

Korkut Ata toy davetlerinin hemen hepsini kabul eder ve daveti alır almaz yol hazırlıklarına başlar. Gelenlerle beraber yola koyulur. Yalnız burada Korkut Ata dinlenmek üzere kendisine tahsis edilen çadırına her çekildiğinde “Korkut’un kabri kazıldı!” şeklinde gâipten bir ses duymaktadır. Kitapta yer verilen Korkut’un Kabri Kazıldı II’de bu sesi Korkut Ata’nın katıldığı toylarda kendisi kopuz çalıp destan, hikâye anlatırken dinleyenlerin içinden birisi söylemektedir.

Korkut Ata’nın, her seferinde bu sesi duymaktan ötürü canı sıkılır. Yine de bu sesler kesilmez. Fakat giderek bu sese alışır. Bazen hiç dikkate bile almaz. Ancak bir gün Sırderya Nehri kenarında gezerken bu sesi birden yine duyar. Canı sıkılır. Kendisini nehre atmak ister. Ancak bu ses yine ona seslenir. “Korkut namertlik etme. Ölümden kurtuluş yoktur. Sen mutlak öleceksin. Ölüm vaktin yaklaştı. Yine kırk ay, kırk gün, kırk gece geçtikten sonra emaneti vereceksin. O vakte kadar il ve ulus ile hoşlaş, vedalaş, helalleş!”[4] diye bir ses kulağına gelir. Korkut Ata bunun üzerine denilen süre kadar yaşar. Bu sürenin sonunda İç Oğuz ve Dış Oğuz’da kim varsa çağrılır. Helallik, hoşluk alınır. Korkut Ata, o sırada vefat eder. Naaşı Oğuz ilinde Türkistan’a götürülür. Orada defnedilir.

Burada bu kadar bilgi vermemizin sebebi burada Köroğlu’yla ilgili bir kısımdır.

Köroğlu Çardağlı Çandıbil denen bir yerde yaşamaktadır. Burası Köroğlu’nun Türkmenistan rivayetinde onun ve arkadaşlarının yaşadığı yerdir. Köroğlu halkını buradan yönetmektedir. Kendisi buranın sultanı Cıgalı Beg’in torunu Adıbeg’in oğludur. Çandıbil, Türkiye’de Çamlıbel olmuştur. Ayrıca Çandıbil, Türkmenistan’ın başkenti Aşkabat yakınlarında bulunmaktadır. Köroğlu burayı kendisine merkez yapmıştır.[5]

Korkut Ata toy toy gezerken Köroğlu bir rüya görür. Köroğlu ve arkadaşları bir meclis kurmuş oturmaktadır. Ayvaz çalmakta ve bir şeyler anlatmaktadır. O sırada Köroğlu da bir köşede dinlenmektedir. Köroğlu birden yerinden sıçrar. Kendinden geçmiş bir hâlde öylece oturmaktadır. Ayvaz saz çalmayı ve hikâye anlatmayı bırakır. Köse Zennar, Köroğlu’nun hâlinden bir gariplik olduğunu anlar. Durumu sorarlar. Köroğlu gördüğü düşü anlatır. “Benim gözüme üç yangın göründü, bu yangınlar gittikçe bizim yurdumuza yakınlaştı. Herkes kaçmaya başladı. Ben de ne edeceğimi bilmeden sıçrayıp uyandım.” der.

Köroğlu’nun arkadaşları bu rüyayı kendilerine göre yorarlar. Neticede herkes bir şeyler söyler. Köroğlu’nun Deli Perren adlı bir yiğidi vardır. O “Bu rüyayı sadece Kokrut Ata bilir.” der. Köroğlu üç yiğidi Korkut Ata’yı bulmak üzere görevlendirir. Onlar da atlanıp yola çıkar. Bunlardan biri de Köse Zennar’dır. Bu yiğitler Vekil Han’ın, oğlu Konur Bey’in esaretten kurtuluşu şerefine düzenlediği bir toyda Korkut Ata’yı bulurlar. Köse Zennar durumu anlatır. Korkut Ata yol hazırlığına başlar. Köroğlu’nun gönderdiği yiğitler ve Korkut Ata uzun yolları geçtikten sonra Çardağlı Çandıbil’e varırlar. Köroğlu ve halkı Korkut Ata’yı bir menzil öteden karşılamaya çıkarlar. Köroğlu ve Korkut Ata Karrıkale denen yere gelirler. Burası Köroğlu’nun mekânlarından birisidir. Burası bugün Türkmenistan’ın güneybatısında yer alır ve Mahtumgulu bölgesinin idari merkezidir.[6]

Köroğlu, Korkut Ata’yı çok güzel ağırlar. Herkes en güzel kıyafetlerini giyer. Korkut Ata’nın gelişi bir toy sevinci içinde kutlanır. Köroğlu’nun meclisinde muhabbet halkası kurulur. Sohbetler edilir, misafirler gelir. Yeme-içme ve muhabbet faslından sonra Korkut Ata dinlenmek üzere çadırına çekilir. Daha sonra Köroğlu “Korkut Ata’yı daha nasıl güzel ağırlayabiliriz?” diye halkının ulularını çağırır, müşavere eder. Bunun için yine Köroğlu’nun mekanlarından biri olan Tazekale seçilir. Burada insanlar birikmeye başlar. Burada büyük bir ziyafet başlar. Açlar doyurulur, çıplaklar giydirilir. Korkut Ata elinde kopuzuyla destan söyler. Bu sırada Köroğlu gördüğü düşü Korkut Ata’ya anlatır. Korkut Ata şöyle der: “Ey oğlum Köroğlu! O senin üç yangının, gelmekte olan açlık yıllarıdır. Siz bu açlıktan ilinizi ve ulusunuzu iyi koruyun!”

Köroğlu, Korkut Ata’ya ilini açlıktan nasıl koruması gerektiğini sorar. Destanın burasında Korkut Ata manzum olarak bunun tedbirlerini söyler. Ticaret yapmayı, mahsul biriktirmeyi, bunları iyi saklamayı, israf etmemeyi tavsiye eder. Bundan sonra Köroğlu, halkının ulularına üç günün sonunda mahsul yığmakla ilgili bir görüşme yapacağını duyurur. Köroğlu yiğitleriyle beraber görüşmenin nihayetinde Korkut Ata’dan çadırından çıkmak üzere müsaade ister. Korkut Ata bir başına kalır. Yine o sesi duyar: “Korkut’un kabri kazıldı!”

O sırada içeriye misafirler girer. Bunlar Göklen Han’ın elçileridir. Göklen Han’ın halkı birbirine düşmüş ve barışı sağlamak üzere Korkut Ata davet edilmektedir. Bu sırada Köroğlu durumu öğrenmiş ve Korkut Ata’nın yanına gelmiştir. Korkut Ata, Köroğlu’na eğer gitmezse il halkının birbirine düşeceğini, savaş olacağını söyler. Köroğlu onun gitmesine razı olur. Uğurlamak için dışarı çıkar. Köroğlu, Korkut Ata’yla vedalaşır. Korkut Ata gelen elçilerle birlikte yola koyulur.

[1] Pertev Naili Boratav, Köroğlu Destanı, Adam Yayınları, İstanbul 1984, s. 17.

[2] Fuzuli Bayat, Köroğlu Şamandan Âşıka, Altan Erene, Akçağ Yayınları, Ankara 2011, s. 155.

[3] Fuzuli Bayat, Köroğlu Şamandan Âşıka, Altan Erene, Akçağ Yayınları, Ankara 2011, s. 109.

[4] Necati Demir, Dede Korkut Destanı’nın Türkmenistan Boyları, Ötüken Yay., İstanbul 2020, s. 161-210.

[5] Necati Demir, a. g. e., s. 175.

[6] Necati Demir, a. g. e., s. 179.

Yasin Şen – Afyon Haber
YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.