Dolar 32,5025
Euro 34,8826
Altın 2.437,41
BİST 9.716,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Afyon 23°C
Açık
Afyon
23°C
Açık
Cum 25°C
Cts 24°C
Paz 22°C
Pts 21°C

İhsaniye Masalları ” Öksüz Kız ile Üvey Anne”

İhsaniye Masalları… Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde. Develer tellal iken pireler berber iken ben anamın beşiğinde tıngır mıngır sallar iken. Bir bir semtte huzurlu bir aile varmış. Gel zaman git zaman olmuş ve bu huzurlu ailenin annesi vefat etmiş. Ölen kadının kocası da aradan epey bir gün geçtikten sonra bir kadına aşık olmuş. Sonra bu durumu kızına anlatmış.

Kurumsal Web Tasarım

“Kızım ben artık evlenmek istiyorum.” demiş. Kızı da babasının mutlu olmasını istediği için: “Peki evlen!” demiş.

Babasının evlendiği kadın ise çoluklu çocuklu bir biriymiş. Kızın babası sabah işe gidermiş. Evde de üvey annesi ile üvey kardeşi ve bu kız beraberce yaşarlarmış. Bu üvey anneyle kızı akşama kadar evin işlerini bu kıza bırakırlarmış.

Öksüz kıza “Git bulaşıkları yıka, evi süpür, ardından çamaşırları yıka!” derlermiş. Ayrıca odunları da ona kestirirlermiş. Evde ne kadar iş varsa her şeyi bu öksüz kıza yaptırırlarmış. O da babasının hatırına evde tatsızlık çıkmasın diye kendisine emredildiği işleri yerli yerince yapmaya çalışırmış. Yaptığı işlerden de bayağı bir bitkin düşer ve babasının gelmesine yatın istirahat edermiş.

Üvey anneyle kızı bu öksüz kızın halinden istifade edip kendileri evin işlerini görmeye başlarlarmış. Üvey annesi eşine “Bey bak görüyorsun! Kaç günden beri geliyorsun, kendi gözlerinle görüyorsun. Hep evin işlerini gören, hep çalışan herhangi bir işle meşgul olan biziz. Senin kızının herhangi bir iş yaptığı yok. Sen en iyisi al kızını götür ne yaparsa yapsın! Ama burada durmasın. Çünkü bize herhangi bir yardımı olmuyor.” demiş.

Eşi de “Peki, tamam.” demiş ve eşine karşılık vermek istememiş. Sonra sabah olunca babası öksüz kızının yanına giderek “Gel kızım. biz birlikte ormana odun kesmeye gidelim.” deyince öksüz kızı da “Tamam baba, gidelim.” demiş. Giderlerken de yanlarında balkabağı götürmüşler ve bunu gittikleri yerde bir ağaca iple bağlamışlar. Hava da rüzgârlı olduğu için kabak rüzgârdan ağaca vurunca tak tak diye ses çıkarırmış. O esnada kız çalı çırpı toplayacağım diye dalıp gitmiş ve babasından uzaklaşmış. Hani bu balkabağı ağaca vurunca tak tak diye ses çıkartıyordu ya, bu öksüz kız da bu sesten ötürü kendi yakınında, babasının odun kestiğini sanırmış. Halbuki bu ses,  babasının değil kabak ağaca vururken çıkardığı ses imiş.

Sonra bu öksüz kız babasıyla konuşmak için babasını çağırmış. Kız: “Baba… Baba!” diye seslenirken arkasına dönmüş. Bakmış ki, babası yanında yok. Bir de vakit akşamı bulmuş. Kendi kendine düşünürken, “Ormanın ortasında kurda kuşa yem olmadan yol alayım.” demiş ve başlamış yürümeye. Giderken yolda karşısına beyaz bir ışık çıkmış. Kız ışığa doğru yürürken önüne bir yaşlı kadın gelmiş. Bu yaşlı kadın bizim bu öksüz kızın ışığa doğru gittiğini fark edince “Kızım, hayırdır nereye gidiyorsun?” demiş.

Öksüz kız da başlamış başından geçenleri anlatmaya. Sonra yaşlı kadın öksüz kızdan şöyle bir istekte bulunmuş: “Çok geçmiş olsun kızım! Senin adına üzüldüm, ama benim de bir meselem var. Şu benim başıma bakabilir misin? Ha bire kaşıyıp duruyorum.” demiş. Bizim bu öksüz kız çok saf ve iyi birisi olduğu için yaşlı kadının isteğini geri çevirmemiş. “Peki bakayım” demiş.

Kız başına baktıktan sonra yaşlı kadın, “Bu arada kızım, sen ileriye gidince önüne bir su çıkacak. Eğer kara su çıkarsa girme, sarı su çıkarsa gir tamam mı?” demiş. Öksüz kız da “Tamam” demiş.

Kız yola koyulmuş. Sonra bir bakmış ki kara renkte koyu bir su. Bu suya o yaşlı kadının söylediğine uyup girmemiş. Beklemiş, beklemiş… Kara renkte koyu suyun geçip gitmesinden sonra sarı renkte bir su çıkmış önüne. Öksüz kız sarı suya girmiş. Sonrasında etrafta gördüğü her şeyin altına dönüştüğünü fark etmiş. Bunu fark eder etmez torbasına hemen etrafında gördüğü eşyaları doldurmuş. Altınlarla, incilerle, elmaslarla… Torbasını taşıyabileceği kadar doldurduktan sonra onu sırtına yüklenip o gördüğü ışığa doğru gitmiş.

Bu öksüz kız yol alırken eve ulaşmış. Meğer burası kendi evleriymiş. Kapıyı çalmış. Birisinin gelip de kapıyı açmasını beklemiş. Neyse! Sonra evdekiler kendi aralarında “Allah Allah! Bu saatte kim acaba bizim kapıya dayanan?” diye konuşuyorlarmış. Sonra kapıdakini daha fazla bekletmeden kapıyı açmışlar. Bir de bakmışlar ki, öksüz kız ve onun her tarafı altınlara, inci boncukla bezenmiş.

Her neyse sonra bu evdekiler kızı o altınlarla, elmaslarla görünce “Buyur, geç, ayakta kalma, yorulmuşsundur.” diyerek onu içeri almışlar. Babası da kızını o halde görünce “Kızım ne oldun sen böyle?” demiş. Kız da başlamış anlatmaya.

Sonra kadın durumu görünce kocasına demiş ki,

“Bey! Bu kızını nereye koyup getirdiysen al götür benim kızımı da!” demiş. Kocası da “Peki, tamam.” demiş. Sabah adam eşinin kızıyla odun toplamaya gitmiş. Babası “Kızım hadi sen odun topla.” demiş. Kızı da “Tamam” demiş. Bu kız da odun toplamaya kendini kaptırmışken babası bundan istifade kızını oracıkta bırakıp gelmiş. Sonra aynı olay bu kızın başına da gelmiş.

Kız odun toplarken kendini kaptırıp sonunda babasını kaybettiğinin farkına varmış. Yola koyulmuş. Giderken yolda karşısına beyaz bir ışık çıkmış. O ışığa doğru yol alırken öksüz kızın karşısına çıkan bir yaşlı kadın bu sefer onun da karşısına çıkmış. Yaşlı kadın aynı soruyu bu kıza da sormuş. “Kızım, hayırdır nereye gidiyorsun?” demiş. Bu kız da önceki kız gibi anlayışlı ve iyimser değilmiş. “Cehennemin kara dibine! Sana ne!” demiş.

Kadın bu dediğini sanki hiç duymamış gibi konuşmaya devam etmiş. “Kızım, birazdan giderken karşına sırayla kara su ve sarı su gelecek. Eğer bu su karaysa girme sarıysa gir. Olur mu!” demiş. Sonra bu kız yine yaşlı kadını umursamadan “Sana ne! Ne yaparsam yaparım!” demiş. Yola  koyulmuş.

Sonra bir bakmış ki, karşısına sarı su, çıkmış. Ama yaşlı kadın “Sarı su görürsen gir” dediği ve kadını umursamadığı için bu yaşlı kadının dediklerine uymamış. Ve sarı suya girmemiş. Sarı sudan sonra kara renkte bir koyu su gelmiş. Bu kız, kadının dediklerine inat davrandığı için kara suya girmiş. Sonra etrafına bakmış. Akrepler, yılanlar, çıyanlar bütün zarar verebilecek hayvanlar birdenbire ortaya çıkmış. Bu kız da öksüz kızın aksine zararlı hayvanları torbasına doldurmuş. Fakat torbaya ne doldurduğunu bilmiyormuş. Taşıyabileceği kadar yükle torbası dolduktan sonra o ışığa doğru yol almış.

Sonunda evlerinin yolunu bulmuş. Kapıyı çalmış, açmışlar.  Kızını gören annesi evladını o halde görünce deli olmuş. Kızını hemen içeri almış. Eşiyle öksüz kız dışarı çıkmış. Kadın ve kendi öz kızı adamla öksüz kızı içeri almamışlar. Kapıyı da hemen sürgülemişler.

Kadın kocasına “Siz artık bu eve gelmeyin. Biz kendi paramızı kendimiz harcayacağız.” demiş. Adam da buna hiç ses etmemiş. Kadın ve kızı torbayı açıp bir bakmışlar ki yılanlar, çıyanlar, akrepler ağzına kadar dolu. Sonra bu hayvanlar anne ve kızını teker teker sokmuş ve zehirlemiş. Kadının kocası da içeride ne var ne yok diye meraklanmış. “Allah Allah! Bunlar ne yapıyor böyle içerde!” deyip kapıyı çalmış. Tabii kapı açılmamış. Kapıya bir kere daha tıklattıktan sonra adam daha fazla dayanamadan kapıyı kırmış. Bir de bakmış ki, kadını ve kızı yılan, çıyan sokmuş. İkisi de ölmüş. Adam ve öksüz kız bundan sonra kendi hallerinde yaşamışlar.

(Bu masal 2017-2018 Eğitim Öğretim Yılı’nda Afyonkarahisar-İhsaniye Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencilerinden Ayşegül Yılmaz tarafından Şahsene Kasırga’dan İhsaniye’nin Karacaahmet köyünde derlenmiştir. Şahsene Kasırga 1965 doğumludur. Afyonkarahisar’ın Çay ilçesinde ikamet etmektedir. İlköğretimden mezundur.)

Yasin Şen-İhsaniye Masalları
YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.