Dolar 32,5069
Euro 34,9330
Altın 2.437,78
BİST 9.717,50
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Afyon 22°C
Açık
Afyon
22°C
Açık
Cum 25°C
Cts 25°C
Paz 23°C
Pts 22°C

Çocuk ve Ramazan

Çocuk ve Ramazan

Kurumsal Web Tasarım

Ramazan yaklaştığında biz de herkes gibi kendimizi ona hazırlardık. Onun gelişini eşya bile idrak eder, başka bir hâle bürünürdü sanki. Ramazan bizim en çok oyunlarımıza hâkim olurdu. Arabalar, kuş lastikleri, kasalar, misketler ve her türlü koleksiyonumuz itibardan düşer, başköşeyi dömbelekler alırdı. Büyüklerimiz sağ olsun, onların yardımıyla eski kasnak, kalbur, hortum, tokmak, muşamba, tel ne bulursak getirir; on bir ayın sultanı Ramazanın hükümdarlık alametlerinden olan küçük davulumuzu yapmaya koyulurduk. Yapım işi bittikten sonra sıra, büyüklerimizden mani devşirmeye gelirdi. Onlar da itinayla kâğıtlara yazılır ve sahur vaktinde dömbelek eşliğinde söylenmek üzere muhafaza edilirdi.

En büyük meselemiz, zamanında yatıp kalkmak olurdu. Fakat mübarek ayın yardımı imdadımıza yetişirdi. Nasıl bir hâlet-i ruhiyedir bilmem, bizi sahur vaktine yakın hemen uyanır ve bu sayede toplanıp bir araya gelebilirdik. Bazı akşamlar ise, herhangi birimizin evinde, bütün bir odayı kaplayan yer döşeğinin üzerinde dört beş arkadaş uyur, sahur zamanı yaklaştığında her nasılsa zınk diye ayağa fırlardık. Köylüler, böyle olduğumuz zamanlar bizlere “umur sahibi” diyorlardı.

 “Umur sahibi” deyiminin manasını idrak etmiş biz çocuklar, sahur vakti hemen hazırlıklarımızı tamamlar, dömbeleğimizi alır, fenerleri kontrol eder, besmeleyi çekip yola düzülür ve köyümüzün ilk evine usulcacık sokulurduk. Dömbeleğin sesi gecenin yorgun sessizliğini böler ve kalbimizin sevinçli heyecanına katılırdı.  Ardından maniler, on bir ayın sultanının kıymetli bir fermanı gibi ciddiyetle ve dikkatle okunurdu:

Akşam geldim kapına

Selam verdim yapına

Selamımı almazsan

Daha gelmem kapına

Manilerimizi söylerken işi bazen muzipliğe dökmemiz de mümkündü. Zira derlediğimiz maniler ve dömbeleklerle bunu yapmanın pekâlâ imkânı vardı:

Eski cami direk ister

Söylemeye yürek ister

Benim karnım toktur ammâ

Arkadaşım börek ister

İlk manilerimizden sonra meydan biraz dömbeleğin sesine kalırdı. Ardından, sonraki maniler küçük davullarımızın susmasından sonra, meydandaki yerini alırdı:

İstanbul’dan gelen Tatar

Kamçısını göğe atar

Şimdi benim (…) abim

Bana bir binlik atar

Dömbeleğin içi tekir

Bana derler Molla Bekir

Getirirsen börek getir

Getirmezsen para getir

Ey murşular murşular

Yeni çıktı turşular

Eller bahşiş veriyor

Siz de verin komşular

Meselenin keyfî yanı ne kadar önemli olursa olsun, neticede biz de işi gücü olan insanlardık! Daha gezeceğimiz birçok hâne vardı. Bu sebepten işi hafiften çabuk tutmalıydık:

Şekerim var ezilecek

İnce dölbent(ten) süzülecek

Çok bekletmen ağalar

Çok yerim var gezilecek

Eğer dömbeleğin sesine ve manilerin söylenişine rağmen komşuda bir kıpırdanma olmuyorsa, daha fazla durmaya değmezdi. Zira daha sırada bekleyen haneler vardı. Biz de şu manimizi söyleyip geldiğimiz gibi oradan ayrılırdık:

Mezarlıktan geçerken

Fenerimi taşladılar

Ben kapıya varınca

Kan uykuya daldılar

Köyün bütün evlerini dolaştıktan sonra azıcık da olsa elimizde bir hâsılatımız bulunurdu. Sahurun bereketi bizi de boş bırakmazdı. Yumurtaları, börekleri ve küçük bir miktar parayı aramızda paylaşır; sonra da vazifesini yerine getirmiş olmanın huzuru içinde evlerimize dağılırdık.

O günlerin, hayatımın en huzurlu demleri olduğunu, birçok Ramazanın hasret kervanına katılmasıyla anladım. Bu mübarek ayın bir rahmet yağmuru gibi sevinçlerle dopdolu geldiğini fark ettim.  Nihayet, insanoğlu safiyetini ne kadar korursa her rahmet dalgası ona o denli etki ediyormuş, bunu gördüm. Biz çocukluğun temizliği, Ramazanın bereketi, gönlümüzün saflığı ile o zamanlar en müstesna güzellikleri yaşadığımızı şimdi anladık.

Yasin Şen – Haberler Afyon
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.