Hayat Nasıl Gidiyor?
Genelde bu soruya şu sıralar biraz fazla muhatap oluyorum. “İyi gidiyor!” gibi harc-ı âlem bir karşılık vererek geçiştirdiğim soruya bu yazı vesilesiyle burada biraz daha ayrıntılı cevap verip herkesin merakını celbeden (!) bu mevzuyu kökünden halletmek niyetindeyim.
Efendim, hayat şu sıralar düşüncenin daha ağır bastığı bir yönde ilerlemeye devam ediyor. Tefekküre yönelince hayatımdan büyük keyif aldığımı söylemek isterim. Sanki kendimi zamandan sıyrılmış ve ânın özgürlüğü içinde sonsuzluğa kanat çırpan bir kuş gibi hissediyorum. Biliyorum, bu soruyu sorarken, bu herif hâlâ yaşıyor mu, mantığıyla meseleyi ve yaralarımı deşmek niyetinde olmadığınızı… Sadece hazır yazmaya başlamışken biraz hayatın nasıl gittiğinden dem vurayım, diyorum.
Dediğim gibi, âna yönelmek bana inanılmaz bir keyif veriyor. Bunu da en çok yürüyüşlerimde hissediyorum. Sonra efendim içimde birikenleri yazmayı istediğim demlerde yazıya döküyorum. Bazen “sıtmaya tutulmuş gibi” yazmak geliyor içimden… Doya doya… Bazen de tek satır yazamıyorum.
Böyle olunca hayat benim için düşünlerime balıklama daldığım bir atlama tahtası olup çıkıyor. İşte efendim, suya atlamayı isteyen yüzücü orada ne kadar kalırsa benimki de o hesap…
Siz bu soruyu sorarken ununu elemiş eleğini duvara asmış bir çok bilmiş edasıyla bana bunu sormadığınıza eminim. Yani bana bunu sorarken başka bir şeyle meşgul olduğunuzu da fark ettim denemez. Zaten bu soruya hiç önem vermediğinizi, dolayısıyla cevabımı da ciddiye almayacağınızı hiç düşünmedim (!) sayılır. Neyse… Hayat güzel gidiyor, iyi gidiyor, nasıl gitmesi gerekiyorsa öyle gidiyor efendim.